17 Ekim 2010 Pazar

i believe in you, you believe in me.


Atesogullari.

Akcaabat.

Bilir misiniz?


Gecenin bir vakti otobusteyiz. Hep birlikte. O kadar sacma bir kalabalik var ki para verme zahmetinde bulunmadim. Akil var, mantik var. Degil mi? Ayakta durup, aynaya yapisip para verecek halim yok. Bir de cok afedersiniz normalde Besitas'tan minubus caddesi yapan otobus ebesinin nikahina da ugruyor gecenin bir vakti. Mesela Anadolu yakasinda oturan sahsiyetli biri olarak gece bir sularinda Mecidiyekoy, Uskudar, Baglarbasi ve Kadikoy'u farkli bir gozle gorme firsati buldum. Cok sansliyim bence.


Her ne ise. Bir miktar ilerlemeden sonra nakit para kismi ile ugrasan amcanin gorus mesafesine girmeyi basardim. Biraz tedrgin, biraz uykulu. "Hala parayi alamadik" bakislarina cevaben "mac kac kac bitti?" diye sormayi ihmal etmedim. Olur ya ortam yumusar diye.

3-1. Yok mu arttiran?

3-2 Besiktas yenildi.

Yikildim. Kafami egdim. Aslinda yeniden dogdum.

"Besiktasli misin?"

" Evet ama siz Trabzonsporlu musunuz?"

"Evliya misin? Nereden bildin?"

"Bilirim, cunku ben de fahri Trabzonsporluyum."

"Ama neden?"

"Cunku Karadeniz kulturunu seviyorum." (yuzeysellik ve yalancilik tavan yapmis sanki)

"Ben Atesogullari'ndan Serdar."

"Akcaabatli misiniz?"

"peki bunu nerden bildin?" (saskinlik)

"Anlasiliyor iste." (para vermek istemiyorum)

"Sen nerelisin peki?"

"Biz Arnavutluk gocmeniyiz aslinda."

"Evet, anladim gozlerinin seklinden. Anlamli bakiyorsun."

"Bize her yer Trabzon. Biliyor musunuz, Ben Trabzon'da oynanan Liverpool macina gittim.(yalan soyluyorum ama ben de inaniyorum,)"

"Vay be! Ben gidemedim, sen gittin demek. Hakikatli taraftarsin demek ki."

" Aa! Ne demek? Atkim, sapkam ve formam bile var benim! (Sapka disindakiler yalan)"



"Hocam; kalkar misin oradan? Abla ayakta. yakisiyor mu Akcaabatli'ya? Lutfen. Aa. Hadi..."


"Cok tesekkur ederim, gerek yoktu."

"Olur mu hic? O zaten inecek birazdan."


Uyku.


"Iyi geceler, kolay gelsin size!"

"Iyi geceler!"

"Trabzon sampiyon bu sene, Son mac fener olsa da Bagdat Caddesinde kutlasak.."

"Sampanyalar patlar, insallah karsilasiriz.."


Yola para vermemek, yolda trabzonspor'u dusunmek, eve donmeden kisa bir tur guzeldir her zaman... Bir de kurgu biraz.


11 Ekim 2010 Pazartesi

i got plenty of nothing.

Exit Music.

Iki insanin iletisimi cok kolay olmayan bir sey bana kalirsa. Konus. Konussun. Konus. Sussun. Sus. Kabul etsin. Kabul et. Kabul etsin. Sus. Sussun. Konus. Sussun ve benzeri varyasyonlar. Zor. Neden kolay olsun ki? Bunca karsilikli diyalogdan sonra, bir de karsindakinin varligina tam olarak inanman gereken surec basliyor. Inanma sureci ve kizginlik cok paralel gitmiyor mu? Karsindaki kisi kizinca varligini ispat ediyor gibi sanki. Buradayim ve kizabiliyorum. Bundan dolayi inatla kizdirmak. kizmak, varligini ispat. Rahat bir nefes ardindan, tam karsindakinin varligina inanmisken kizginliktan buharlasip, ucup gitmesi. Gitmesen olmaz mi? Kizmis olabilirsin ama gitme iste. Niye gidiyorsun. Gercekliginle konusmak hos olurdu cunku. Bence bizden oncekiler yeterince iyi beslenmedi ya da tum doktorlarin kacirdigi ama bir jenerasyonu butunden etkileyen genetik bir hastaliga maruz kaldik ,biz cocuklar. Benim cevremde kotu insan var. Kotuden ziyade iletisime musait olmayan desem kimse uzulmez sanirim. Zaten kendi kendime yaziyorum surada. Ne olacak yani. Ben. Sen .Biz. Siz. Onlar. Ben biraz pesimistim. Bir suru yanlis insan nedeniyle yeterince eglenceli bir hayat yasayamiyorsam, kizarim mesela. Buharlasir giderim. Demeyi cok isterdim ama yasiyoruz begenmediklerimizle. Biraz da kendimizle. Kendimi de cok begenmiyorum ama begendigim taraflarim var. Mesela iyi severim. Yemek uzeri oksayanlarin en hayirlisiyim, Ac karnina oksamaya gelince, beceremiyorum. Allah insani aclikla terbiye etmesin lutfen. Zor is.

Kader.

Sirat koprusudur, gecmeye gelmez. Donusu yok. Sicarsin. Tam sicarsin hem de. Feristah'i gelse yardim edemez. Gozler kapansin, bir sigara yakilsin uzerine. Bunye bu sonuc itibariyle. Bir yerden sonra kaldirmaz. Ilaclarini al da, don evine.

...............................................................................................................................................

-Tumbling Tumbleweeds-

See them tumbling down,

Pledging their love to the ground!

Lonely, but free,

I'll be found,

Drifting along with the tumbling tumbleweeds . . .

Cares of the past are behind,

Nowhere to go, but I'll find,

Just where the trail will wind,

Drifting along with the tumblin' tumbleweeds . . .

I know when night is gone,

That a new world's born at dawn!

I'll keep rolling along,

Deep in my heart as a song,

Here on the range I belong,

Drifting along with the tumbling tumbleweeds . . .

( Tumbleweeds, tumbleweeds!

See them tumbling down,

Pledging their love to the ground! )

Lonely, but free, I'll be found,

Drifting along with the tumblin' tumbleweeds . . .

I know ( I Know! ) when night is gone ( hmmm . . . )

That a new world's born at dawn!

I'll keep rolling along,

Deep in my heart as a song,

Here on the range I belong,

( Drifting along with the tumbling tumbleweeds . . . )

Drifting along with the tumblin' tumbleweeds . . .

( Tumbleweeds, tumbleweeds . . . )

Tumble . . . weeds . . .

6 Ekim 2010 Çarşamba

wine and heart attack

Hey! Merhaba..


Eger halusinasyon gormeye baslamadiysam az once otobuste bir adam bana asik olmus gibi yapti. Yani hayatimi filmlerden calmis gibi davranmaya yatkin bir insanim sonuc itibariyle ama bu baya baya gercekti sanirim. Olay soyle gelisti:


Ben her zamanki gibi biraz huzunlu bir ruh hali ile motordan inip "2" numarali otobuse bindim. Eski otobuslerden biri iste. En arka kisminda, insanlarin birbirine bakabilecegi bicimde yolculuk etmeleri icin tasarlanmis sacma otobuslerden biri.. Hemen kulakligimi taktim, Massive Attack kafasi. Ritmik ama her an aglatabilir. Derken su icme ihtiyaci. Cok kendi halimdeydim. Su bogazimdan gecmemekte inat edip disari cikmak isteyene kadar. Bohu bohueh, OEH BOEH. Karizmamdan odun vermeden, bogulmadan atlatilan atak sonrasinda karsimda ikamet eden ciddi giyimli ama hala genc hisseden adam ve kadinin bana bakip kulaktan kulaga konustugunu farkettim. Boyle durumlarda soz konusu dedikoducular 9 yasinda olsa bile ilk basta bozulurum hep. Yine bozuldum. Ama merve degisti. Bozulma sureci sadece 50 saniye surdu. Hemen ardindan onlara bakip gulmeye basladim. Biraz histerik, biraz icten bir sekilde. Onlar da konusmaya devam etti. Sanki sevgiliydiler. Ben guldum, onlar guldu. Boyle gitti. Bir ara adam telefonunu cikarip kadina bir seyler gosterdi. Sonra ben biraz uyuyakalmisim. Kritik bir anda gozlerimi acmak suretiyle inmem gereken durakta oldugumu farkederek acilen dugmeye bastim. Indim. Otobus ben biraz yol aldiktan sonra hareket etti. Onume bakarak yururken bir sey beni durttu ve otobuse baktim. Gayet ciddi giyimli adam ve kadin dizlerinin uzerinde cama yapismis bir sekilde bana el salladi. Sonra kadin eliyle kalp isareti yapip once adami sonra da beni gosterdi. Bir saliselik saskinliktan sonra onlara el sallayip tek basima gulmeye basladim. Kendi icinde sevilesi ciddi giyimli adam, sana cok saygi duydum. Ama sana sadece el sallayabilirim. Elimle kalp isareti falan yapmam. Kimseye yapmam boyle bir sey. Ama bana yapilinca cok hosuma gitti.




Bu aralar fazla vicdansizim. "Sade ve sadece" kendimi dusunuyorum. Gelecegi falan da dusunmuyorum. Su andaki Merve olgusu uzerine yogunlastim. Makyaj yapmayi, oje surmeyi, parfume abanmayi ihmal etmiyorum asla. Taksim'in arnavut kaldirimlarinda yalniz yururken hayatima giren tum adamlarin bir gun meydanda toplanip, benim icin "Ain't No Sunshine" soyleyip aglamasini falan hayal ediyorum. Ama hungur hungur aglasinlar. Bir gorunup kaybolayim ve kiyamet kopsun. Gozyaslari sel olsun aksin.. Biri beni yok etsin. Ya da kimse olanlardan beni sorumlu tutmasin.




Cunku, i did what i can.

2 Ekim 2010 Cumartesi

OPEN THE DOOR! OR CLOSE!


sadece 3 sigaram var yazi yazmak icin. birini yaktim.

sozum meclisten disari, cok ozur dilerim.

pek saygideger sayin bukowski,

sizinle sevismek istemem.

bir bira ismarlasam benimle konusur musunuz?

biraz ihtiyacim var sanirim.

okudugum kitaplarinizdan kaliteli sikici oldugunuzu anlamadim ben.

yatakta hissederek varoldugunuzu dusundum.

beni dinler misiniz?

bir siir okusaniz keske..

o zaman bir yer gelecektir ve istemeseniz de hissedeceksinizdir.

bir oda dusnun mesela, yukaridan izlenen,

sakince izleniyor ve her sey yolunda mesela,

sonra bir hareket geliyor ve tanriya goz kirpiyorsunuz bilmeden.

tanri kapilari carpiyor arkanizdan.

ne zaman tanri'ya bakiyoruz?

onay bekledigimiz zamanlar?

yanlislar icin af diledigimiz zamanlar?

tanri bizi hep izliyor oysa..

bir kere de iyi bir sey yaptigimizda baksak?

ne olurdu baksak?

sayin bukowski,

beni becermenizi istemiyorum. sadece benimle konusun!

bana bir seyler soyleyin.

benim anlattigim kutsalliga kulak verin.

eminim sizin de isinize yarar.

ama ne yazik ki oldunuz.

neden oldunuz?

keske bana bakip bir seyler soyleseniz simdi.

cunku bu durum fazlasiyla garip bence.

her neyse.

ben kendimi aciz hissettim biraz. ama gecti.

bu gercegi degistirmeye kimsenin gucu yetmeyecek sanirim.

agladigimi gorenler olmadi degil cunku.

o insanlar olmedikce ben zavalli bir kadin olacagim.

sayin bukowski?

beni bir miktar dinlemeniz mumkun mu?

ben su an sarkilarin icine kacmak istiyorum.

mesela "romeo is bleeding".. olabilir.

ama neden romeo?

juliet olsa daha uygun olabilir.

ben her zamanki gibi kacmak istiyorum.

kadikoy'den bir daha asla gecmek istemiyorum, cunku ne kadar zavalli oldugumu en iyi o gordu.

kadikoy alt metinli insanlardan uzak durmak istiyorum cunku bence cok iyi anliyorlar beni.

sayin bukowski?

biraz daha biraniz varsa, size keyifle eslik ederim ama sizinle yatmam. cunku beni dinlemelisiniz.

ben cok uzgunum diyorsam, gercekten uzgunumdur cunku.

bence bono isimli sahisla yakin bir munasebetiniz yok.

bence o herkesle cok sig muhabbeti olan bir adam. butun biyografilerde azicik konusur. utanmasa edith piaf'in biyografisinde konusacakti. neyse ki yasi tutmuyordu.

onu siktir edin de, benimle biraz konusmak ister misiniz? size anlatmak istedigim birkac sey var?